Konuşmayan ama Anlatan Çocuklar
Bazı çocuklar susar ama bağırır. Cümle kurmazlar ama bedenleri konuşur. Kimi tırnaklarını yer, kimi altını ıslatır, kimi ise aniden içine kapanır. Ebeveyn olarak bu davranışlar bazen anlaşılmaz, bazen ise “dikkat çekme çabası” olarak görülür. Oysa çoğu zaman çocuklar, kelimelerle değil, davranışlarıyla yaşadıklarını anlatırlar.
Çocukluk döneminde duygular henüz tam olarak sembolleşmemiştir. Özellikle 0-10 yaş arasında çocuklar yaşadıkları stresi, kaygıyı, çatışmayı ya da travmayı doğrudan anlatmak yerine davranışları üzerinden ifade ederler. Bu nedenle her davranış bozukluğu, yalnızca bir sorun değil; aynı zamanda bir mesajdır.
Bu yazıda çocukların duygusal yaşantılarını davranış yoluyla nasıl ifade ettiklerini psikodinamik kuramlar çerçevesinde ele alacak, tırnak yeme, alt ıslatma, içe kapanma, tikler gibi davranışların altında yatan anlamları inceleyeceğiz. Ayrıca bu tür davranışlarla karşılaşan ebeveynlerin ve uzmanların nasıl bir yol izleyebileceğine dair kapsamlı öneriler sunacağız.
Davranış: Görünmeyen Duyguların Giydiği Kıyafet
Freud’un psikanalitik kuramı, davranışların çoğu zaman bilinçdışı süreçlerin bir dışavurumu olduğunu savunur. Çocukluk döneminde yaşanan çatışmalar, kayıplar, duygusal ihmal ya da yoğun stres, çocuğun henüz kelimelerle ifade edemediği bir iç dünyaya neden olur. Bu içsel karmaşa davranışa dönüşür.
Örneğin tırnak yeme davranışı, içten içe bastırılmış bir gerginliğin, kaygının veya öfkenin dışavurumudur. Alt ıslatma ise çoğu zaman çocuğun kontrol duygusunu kaybettiği, güvenlik ihtiyacının tehdit altında olduğu zamanlarda görülür. Her iki davranış da çocukların ruhsal içeriğini sembolize eder. Dolayısıyla bu davranışlar sadece “kötü alışkanlıklar” değil, bir tür ruhsal iletişim formudur.
Psikodinamik Perspektif: Davranışların Derin Yapısı
Bastırılmış Duyguların Sızması (Freud)
Freud’a göre her birey içsel dürtülerle dış dünyanın beklentileri arasında bir çatışma yaşar. Bu çatışma bilinçdışı düzeyde çözümlenemezse bastırılır. Ancak bastırılan içerik tamamen yok olmaz, farklı biçimlerde geri döner. Tırnak yeme, alt ıslatma ya da tikler bu “geri dönüşlerin” tipik örnekleridir.
Çocukluk Savunma Mekanizmaları (Anna Freud)
Anna Freud, çocukların yaşadıkları yoğun duygular karşısında geliştirdikleri savunmaları ayrıntılı biçimde ele alır. Bastırma, yalıtma, yansıtma gibi mekanizmalar çocuğun ruhsal bütünlüğünü korumaya yöneliktir. Tırnak yeme gibi davranışlar bazen oto-agresif bir savunma, bazen kendilik duygusunu sürdürebilmek için yapılan bir otoriteye karşı pasif direniştir.
Gerçek Benlik ve Sahte Uyum (Winnicott)
Winnicott’a göre çocuk ancak duygularına alan açan bir ortamda “gerçek benliğini” geliştirir. Ancak eğer ebeveyn “sessiz”, “uslu” ve “sorun çıkarmayan” bir çocuk isterse, çocuk da buna uyum sağlamak için duygularını bastırır. Bu bastırma, zamanla çeşitli bedensel ya da davranışsal semptomlara yol açar.
Tırnak Yeme Davranışı: Bastırılmış Gerginliğin İzi
Ne Zaman Başlar?
Tırnak yeme genellikle 3 yaş civarından sonra başlar ve ergenlik dönemine kadar artış gösterebilir. İlkokul çağında çocukların %30’a yakını zaman zaman tırnak yer. Bu davranış bazen geçici olabilirken, bazen kronikleşerek bireyin benlik düzenini etkileyebilir.
Altında Yatan Psikodinamik Temalar
-
Güvensizlik: Çocuk yeterince tutarlı ve güvenli bir çevre içinde büyümemişse, gerginliğini dışa değil, içe yönlendirir.
-
Kaygı ve içsel çatışma: Ebeveynlerin sürekli çatışma içinde olduğu evlerde büyüyen çocuklar gerginliği bedenselleştirir.
-
Öfke ve oto-agresyon: Kendi bedenine zarar vermek, dışa vurulamayan öfkenin içe yönelmiş halidir.
Ebeveyn Ne Yapmalı?
-
“Yapma, tırnaklarını yeme” demek çözüm değildir. Çünkü bu davranış irade dışıdır.
-
Önce nedenini anlamak gerekir. Bu davranış hangi duyguyu taşır?
-
Ebeveyn kendi kaygılarını düzenleyerek çocuğa duygusal bir model olabilir.
Altını Islatma: Kontrolün Kaybedildiği Yer
Altını ıslatma (enürezis), özellikle gece altını ıslatma şeklinde görülür ve genellikle 5 yaşından sonra devam ederse dikkate alınır. Fiziksel bir sağlık sorunu olmamasına rağmen devam eden alt ıslatma, çocuğun ruhsal dengesinde bir bozulmaya işaret edebilir.
Psikodinamik Yorum
-
Güç ve kontrol çatışması: Alt ıslatma, çocuğun kontrolü dışında geliştiği için çoğu zaman ebeveynle yaşanan güç mücadelelerinin sembolüdür.
-
Regresyon (gerileme): Yeni kardeşin doğumu, taşınma, ebeveyn ayrılığı gibi yaşam olayları çocuğun daha küçük yaşlara “geri çekilmesine” neden olabilir.
-
İlişki içeriği: Alt ıslatma bazı zamanlarda ebeveyn-çocuk ilişkisi içindeki baskılanmış duyguların dışa vurumu olabilir.
Ne yapılmamalı?
-
Utandırmak: “Koca çocuk oldun hâlâ altına mı yapıyorsun?” gibi ifadeler çocuğun özgüvenini zedeler.
-
Ceza vermek: Davranışı kontrol altına almak değil, duyguyu anlamak gerekir.
-
Görmezden gelmek: Davranışa değil, altındaki ihtiyaca odaklanmak gerekir.
Tikler, Saç Koparma, Diş Gıcırdatma ve Diğer Davranışsal İfadeler
Çocuklar yaşadıkları stres ve iç çatışmaları bedensel olarak da ifade ederler:
-
Tikler: Yoğun gerginliğin sinir sistemi üzerindeki yansımasıdır. Bastırılan duygular kaslara taşınır.
-
Saç koparma (trikotillomani): Genellikle kız çocuklarında görülür ve kronik kaygıyla ilişkilidir.
-
Diş gıcırdatma (bruksizm): Uyurken gerginlik dışa vurulur.
Bu tür davranışlar genellikle “disiplinle” ya da “iradeyle” çözülemez. Çünkü altta yatan içerik duygusaldır, ilişkisel bir anlam taşır.
Ebeveyn Tutumlarının Rolü
Ebeveynlerin çocukların duygularına gösterdiği yaklaşım, onların davranış repertuvarını doğrudan etkiler. Aşırı otoriter, duygusal olarak mesafeli, eleştirel ya da tutarsız ebeveyn tutumları; çocuğun kendini ifade etmesine değil, bastırmasına neden olur. Bastırılan duygular ise beden ve davranış yoluyla dışa vurulur.
Ebeveynin yapması gereken, davranışı durdurmak değil; davranışın taşıdığı duyguyu duymaktır.
Danışmanlık Sürecinde Duygusal Temsilin Güçlendirilmesi
Danışmanlık sürecinde amaç, çocuğun davranışı yoluyla ifade ettiği duyguyu fark etmesi ve bu duyguyu söze dökebilmesidir. Bunun için:
-
Oyun terapileri,
-
Duygu kartları,
-
Resimle ifade,
-
Metaforik hikâyeler,
-
Aynalama ve yansıtma teknikleri
kullanılır.
Çocuk bu süreçte:
“Tırnaklarımı yiyorum çünkü annem işe gidince çok kaygılanıyorum” diyebilme kapasitesine ulaşır.
Evde Duygusal Okuryazarlığı Geliştirmek
-
Çocuğunuzun davranışına değil, duygusuna odaklanın.
-
Sakinleşmeden konuşmayın.
-
Yargılamadan dinleyin.
-
Duygulara isim verin: “Hayal kırıklığına uğradın sanırım.”
-
Model olun: Kendi duygularınızı açıklayın.
-
Rutinler oluşturun: Duygular üzerine sohbet edin.
Sonuç: Davranış, Duygunun Taşıyıcısıdır
Çocuklar dünyaya geldiklerinde kelimeleri yoktur. Ama hisleri vardır. Bu hisleri önce ağlayarak, sonra davranarak anlatırlar. Eğer o davranışlar duyulmazsa, bastırılırsa, ceza görürse… çocuk sessizleşmez; başka yollarla anlatmaya devam eder.
Tırnak yiyen, altına kaçıran, saçını yolan, içe kapanan çocuklar; “anlatamıyorum ama çok şey hissediyorum” diyen çocuklardır. Onlara düşen bu duygularla baş etmeyi öğrenmek değil; biz yetişkinlere düşen, o duyguları duyabilmektir.