“Şizofreni Üzerine” Kitap Analizi

Esmé Weijun Wang, Şizofreni Üzerine kitabında kendi şizoafektif bozukluk tanısını incelemektedir. Oldukça çarpıcı olan bu incelemede şizofreninin kişilerin hayatları üzerinde ki etkisini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Aynı zamanda şizofreniye karşı önyargıları da çarpıcı bir şekilde göstermiş ve okuyucuların yargılarından sıyrılmasına sağlayacak bir dille yaşadıklarını anlatmıştır.

Esmé Weijun Wang bipolar tip şizoafektif tanısı olan biridir. Aldığı tanının ve hastalığının hayatına olan etkilerini okumaktayız. Bütün kitap kendi hayatı üzerinden geçmektedir. Hayatında önemli etkilere sahip kişilere ve şizofreni ile ilgili yaptığı araştırmalara yer verir, çarpıcı örnekleri eklemeyi de unutmaz. Bipolar tip şizoafektif bozuklukluğunu ve şizofreniyi, hastalığın hayatına olan etkilerini ve tedavi arayışını anlatır.

Tanısını anlatarak başlar kitaba. Ama şizofreni ve şizoafektif bozukluğun hayatında ki etkileri nasıl her yönüyle ele aldıysa, tanıyı da aynı şekilde her yönüyle ele alarak başlar. “Şizofreni korkutur. Delilikle özdeşleşen bir hastalıktır. Delilikten korkarız çünkü biz, düzene ve mantığa ihtiyaç duyan yaratıklarız; sonsuz günleri yıllara, aylara ve haftalara böleriz.” (Wang, 2021).  Bu şekilde başlayarak şizofreniye karşı olan önyargılara ve damgalamaya da atıfta bulunur.

Şizofreni düşünce, duyum ve davranışlarda önemli bozuklukların görüldüğü, sanrılar, varsanılar, negatif semptomlar ve sosyal işlev bozukluğu ile karakterize olan ağır bir ruhsal bozukluktur (Summakoğlu & Ertuğrul, 2018; Öztürk & Uluşahin, 2008). Şizoafektif bozukluk ise hem şizofreni hem de duygudurum bozukluğu özelliklerini aynı anda taşıyan bir ruhsal bozukluk grubudur. Esmé Weijun Wang 2001 yılında bipolar tanısı almış, sekiz yıl sonra ise bipolar tip şizoafektif tanısı konmuştur. Psikopatolojik bir değerlendirme yaptığımızda, varsanıları  bulunmakta; ses duyma, bir şeyler görme, kendisine cinsel istismar yapan eski erkek arkadaşını görme, sanrıları bulunmakta; çevresindeki kişilerin yerine robotların geçtiğini düşünme, cotard sendromu (hastanın ölü olduğuna inanması), sosyal bilişte bozulmalar, manik ve deprezif epizodlar, uygunsuz afekt; yaşadığı istismarı anlatırken “sonunda neler olduğunu anlattığımda bunu ifadesizce, zaman zaman lakayt bir şekilde yaptığımı fark ettim.” (Wang, 2021) şeklinde ifade eder, psikoz dönemlerinde gerçeği değerlendirme yetisinde bozulmalar olmaktadır.

Şizofreni ve şizoafektif bozukluk gibi ağır bir ruhsal bozukluk kişilerin hayatında birçok olumsuz etkiye sebep olabilmektedir. Ki bu etkileri sadece kişilerin kendi hayatlarını değil, ailelerinin ve çevresindekilerin hayatlarını da olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Çünkü şizofreni de hastalık öncesi işlevselliğe göre az ya da çok hasar olmakta ve kişi günlük hayatında iş ve sosyal ilişkilerinde ya da işlevlerinde zorluklar yaşamaktadır (Summakoğlu & Ertuğrul, 2018). Şizofreni ve şizoafektif bozukluklarda hastanın çevresindekiler hastalığın belirtileri ile başa çıkma da önemli güçlüklerle karşılaşabilirler. Şizofreni tanılı kişilerin aileleri hastalık hakkında bilgi eksikliği, bakım zorlukları, başa çıkma yeteneğinde azalma gibi nedenlerle aile içi iletişimde sorunlar, keder, kayıp, öfke, utanç ve suçluluk duygusu yaşayabilmektedir (Yıldırım, ve diğerleri, 2014). Şizofreni ve şizoafektif bozukluk tanılı bireyler ve aileleri toplumdan ve diğer yakınlarından uzaklaşabilmekte ve bu durum aile işlevlerini bozabilmektedir (Köroğlu & Hocaoğlu, 2017).

Esmé Weijun Wang’in hayatına olan etkilerine baktığımıza, birçok şekilde etkilediğini görmekteyiz ve bu etkiler sadece kendi hayatında değil, çevresindekilerin hayatında da izler bırakır. Şizoafektif bozukluğunun zorla hastaneye yatırılması, okuldan ayrılmak zorunda bırakılması, çalışmasının önündeki engeller, belirli dönemlerde çalışamaması gibi kişisel hayatında birçok etkisini görürüz. “Hastalık hayatıma öyle bozdu ki bunun bana ait olduğunu anlamak artık zorlaştı.” (Wang, 2021) cümlesiyle yaşadığı etkilerin boyutunu da gözler önüne sermektedir. Aslında bu kadar etkiye sebep olan şey sadece hastalığın önüne koyduğu engeller değildir, böyle hastalığa sahip olduğu için karşısına çıkan engeller bu etkileri artırır. Yale Üniversitesi’nden Enstitüye iki kere yatırıldığı ve okulun görgü kurallarını bu şekilde zedelemesinden dolayı okuldan ayrılmalarını istemeleri ve bu ayrılışın sağlık sorunlarından ötürü gönüllü terk olarak kayıtlara geçirilmesi çünkü zorunlu terk olarak geçerse “kendisini asla kurtaramayacak bir şekilde lekeleneceği”ne sebep olacak olması bu engellerin en çarpıcı olanlarıdır.

Sadece hastalığını her yönüyle anlatmaz, tedavi çabasını da her yönüyle ele alır. Tedavi de karşılaştıkları, psikiyatristlerin tutumları, hastaneye yatırılan birinin yaşadıkları ve karşılaştıkları hiyerarşi, hasta birine hastanede yapılan muameleler, tedaviye yönelik farklı yaklaşımlar, tedaviye ulaşım ve önündeki engeller, alternatif tıpta şizofreni tedavisini ve insanların tedaviye ulaşım sıkıntılarından dolayı alternatif tıpa yöneldiğini anlatır.

Hem hastalığın hem de tedavi sürecinin bir diğer olumsuz yönü ise hastaneye yatış olarak anlatır. “Gönüllü olmadan hastaneye yatırılmanın ne kadar korkunç olduğunu ifade etmek çok zor. Özellikle dışarı çıkmanıza izin verilmeyen küçük bir yere zorla kapatılmanın yaşattığı dehşet duygusu var.” (Wang, 2021) diyerek anlatır. Hastane yattığı dönemde hastalara bakışın klinik bir tablonun ötesine geçmediğini görürüz. Ne kadar kalacağının belli olmadığı, yanında sevdiği şeyleri götüremediği, telefon kullanımının bile kısıtlı olduğu, hastalara davranışların insani yanlarının az olduğu bir yerde zorla tutulmanın ve yattığı yerden yediği yemeğe kadar orada yaşanılan deneyimlerin, hastalığın seyrinde olumlu etkileri olsa da sonrasında bıraktığı izler açısından ne kadar zor bir deneyim olduğunu görürüz.

“Akıl hastanesinde beni yalnızca hastalığın insan forma olarak gören klinisyenlerin arasındayken hissettiğim böylesi radikal ve içgüdüsel bir güç dengesizliğine başka bir yerde nadiren hissetmişimdir.” (Wang, 2021). Böylesi bir hissin etkileri yaşamadan anlamak zordur. Öyle ki bunu yaşamamak için Esmé Weijun Wang hastalığını belli etmemek için nasıl bir çabada olduğunu anlatır. “Hoş bir yüz ve güzel kıyafetlerden oluşan bir görüntü beni bir ölçüde koruyor. Hastalığım çok nadiren belli oluyor.” (Wang, 2021) diye yazar. Bu durum kişilerin tedavi olma yönündeki isteklerini de etkiler ve önlerine bir engel koyar.

Esmé Weijun Wang’in şizofreni ve şizoafektif bozukluğun etkilerinden bahsederken aile üzerindeki etkilerinde de bahseder.

“Bana sürekli kendi hayatımı yoluna koyabilseydim herkesin hayatı gayet iyi olurdu mesajı veriliyordu, dolayısıyla başkalarının mutluluğundan ben sorumluydum.”

“…başınıza gelmesi sizin suçunuz değildir ama çaresi yoktur ve birine yük olmak istemezseniz bile ölene kadar yük olursunuz.”

“C.’nin bu fotoğraflarını o zamanlar göremediğim bir şeyin işaretçisi olarak yorumluyorum: Şizofreninin hayatımın aşkına nasıl zarar verdiğini görmemi isteyen dış bir kaynaktan, tarafsız bir kamerayla gönderilen bir mektup.” (Wang, 2021). C. Esmé Weijun Wang’in eşidir, üniversitede tanışıp sonrasında evlenmişler. Özellikle bu cümlede eşinin yaşadığı çaresizliğin etkilerini gösterir. Gerçeği değerlendirme yetisi bozulduğu dönemlerde C.’nin yaşadıklarını ancak hayal edebiliriz. Sanrılarının olduğu dönemlerde panikle dolabın içine saklandığı zaman veya Cotard Sendromu yaşadığı dönemde eşine bakınca normalde hissettiği duyguların yok olması ve eşinden “Bana bana gerçek şeylerden bahset” diyerek sorular sorması ve hayatta olduğunu mantıklı bir şekilde anlattırması ama aslında bunların faydasız olması bir kişi için oldukça zor ve yıpratıcı olmalıdır. “Tatil döneminde ailemizin yanında olmanın daha stresli olmak yerine aslında ikimiz içinde daha iyi olup olmayacağını merak ediyordum. Ne de olsa bu uzun kriz döneminde asli bakıcılığımı C. üstlenmişti ve sorumluluğu istikrarlı, özellikle de sevgi dolu bir gruba yaymanın gerginliği azaltacağını düşünüyordum.” (Wang, 2021) diyerek özellikle tek bir kişinin bu sorumluluğu üstlenmesinin zorluğuna da dikkat çeker.

Ailelerin yaşadıklarıyla ilgili bir diğer çarpıcı örnek içinde Malcoum Tate cinayetini gösterir. Ağır derecede paranoid şizofreni teşhisi konulmuş bir adamın kardeşi Lothell tarafından çaresiz hissettiği için vurur. Bu olaydaki en dikkat çekici nokta bu insanların yeterli paraya sahip olmadıkça etkili bir tedaviye ulaşamamasıdır. Kişilerin etkilendiği kadar ailelerinde bu ruhsal bozukluktan ne kadar olumsuz yönde etkilendiği görüyoruz.

Esmé Weijun Wang tanı değişikliğini anlatırken damgalanmaya vurgu yapar. Damga Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde mecazi anlamla “Bir kimsenin adını kötüye çıkaran, yüz kızartıcı durum” (TDK) olarak, damgalanma ise “damgalanmak işi” (TDK) olarak tanımlanmıştır. Damgalama bir kişinin diğer insanlardan aşağı görülmesi ve kötülenmesidir (Doğanavşargil Baysal, 2013). Toplumsal olarak damgalama, ruhsal bozukluğu olan kişilerin sosyal olarak kabul edilemez olduğuna ilişkin toplum tarafından taşınan yargıdır (Avcil, Bulut, & Sayar, 2016).

Damgalanmanın ruhsal bozukluklar üzerinde birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Esmé Weijun Wang, o dönemdeki psikiyatristi Dr.C.’nin bipolar tip şizoafektif tanısını koymayıp sekiz yıl bipolar tanısı koymuş olmasını damgalanmaya bağlar. “Sanırım kendimi hor göreceğimden ve -tanı belgelerime erişimi olan kimselerde dahil olmak üzere- başkalarının önyargısına maruz kalacağımdan çekindiği için beni daha yaygın olan duygudurum ve anksiyete bozuklukları diyarından şizofreninin çılgın topraklarına resmi olarak geçirmekte tereddüt ediyordu.” (Wang, 2021)şeklinde açıklar. Damgalanmayı oldukça çarpıcı bir şekilde açıklamaktadır. Öyle ki eski psikiyatristi yanlış tedavi uğruna bile olsa damgalanmayı önlemek adına bipolar tip şizoafektif tanısı koymamıştır. Ardından gittiği psikiyatristi Dr. M.’nin de bu tanıyı istemeden koyduğunu vurgular.

Damgalanma sadece kişinin hayatını değil aynı zamanda tedaviyi ve hastalığın gidişatını da olumsuz yönde etkilemektedir. Esmé Weijun Wang Yale Üniversitesi’ne gittiği dönemde Akıl Sağlığı Bölümünde bir doktora gitmektedir ama bu süreçten bahsederken “Utanç görüşmelerime gölge düşürüyordu.” (Wang, 2021) diye bahseder. Daha sonrasında aynı katta bulunan Jinekoloji Bölümü’ne gidiyormuş gibi yapabileceğini keşfetmiş ve rahatlamıştır. Ama eğer bunu fark etmeseydi hissettiği utançtan dolayı tedavinin gidişatı da uzun vadede etkilenebilirdi belki de. Bu durum damgalanmanın tedavinin gidişatının da ötesinde tedaviye başvurma önünde bile ciddi etkilere sahip olduğunu da gösteriyor.

Tanının kişiler üzerinde ki etkisine de değinir. “Birine şizofreni tanısı koymak o kişinin kendisine dair görüşlerini etkiler. Arkadaşları ve ailesiyle kurduğu iletişimi değiştirir.” (Wang, 2021) diyerek anlatır. Tanı herkes için farklı bir anlam ifade eder. Kimisi için bir kategoriye konmak, kimisi için ne olduğunu anlamak adına rahatlatıcı bir durum, kimisi için ise damgalanmaktır. Bazı durumlarda ise hepsi birliktedir. Kitapta da her yönüyle karşımıza çıkmaktadır. Doğru bir tedavi için ve insana bir çerçeve sunması adına rahatlatıcı bir şey olduğunu diğer yandan bir el kitabındaki listelenen belirli bir diziye uymak şeklinde dile getirir. Şizofreni tanılı kişiler için tanı farklı şeyler ifade etse de diğer insanlar için şizofreninin kafa karıştırıcı, itici saçma, öngörülemez, açıklanamaz ve net bir biçimde kötü bir şey olarak algılandığını ifade eder. Her ne kadar farklı bakış açıları olsa da örneğin şizofreniyi sanatsal dehaya geçiş aracı olarak görmek gibi, genel bir kanı olarak şizofreniye bakış açısı daha olumsuz yöndedir.

Bu olumsuz bakış açılarından dolayı şizofreni tanılı kişilerin bir damgalanma yaşamamak için bunu gizleme çabalarını da anlatır. “…karışık zihinlerimizi gayet normalmiş gibi göstermek için ne kadar çok enerji harcadığımızı düşündüm.” (Wang, 2021) diyerek anlatır bu durumu. Bir etiketlenme yaşamamak veya insanlar tarafından dışlanmamak için yaşadıklarını gizleme çabasını anlatır. Görmezden geldiği halüsinasyonları veya depresif duygudurumundayken bile gösterebildiği kadar özenli giyinme çabasını anlatır. Sadece damgalanma da değildir bu kaygının sebebi aynı zamanda perişan gözükürse hastaneye yatırılma ihtimalinin daha yüksek olması da etkiler.

Bir bütün olarak baktığımızda Esmé Weijun Wang Şizofreni Üzerine kitabında sadece kendi yaşadıklarını anlatmaz aslında. Şizofreni tanılı bir bireyin yaşadığı zorluklara dikkat çeker. Nasıl önyargılarla karıştıklarını, hastalıklarının ve hatta hastalıklarının da ötesinde damgalanmanın hayatlarını nasıl her yönden etkilediğini, ailelerin yaşadıkları çaresizlikleri, hastaneye yatırılmanın nasıl zor bir deneyim olduğunu ve bu hastalıkla toplum içinde yaşamanın zorluklarını anlatır. Kendi hayatı üzerinden anlatır ama bu tanıyı almış bireylerin neler yaşayabileceklerini görürüz. Sadece şizofreni tanısı almanın değil şizofreni tanılı bireylere bakışın ne kadar önemli olduğunu da fark etmeliyiz. “Şizofrenler toplumun en işlevsiz bireyleri arasında görülür: bizler evsiziz, ne düşündüğümüz belli olmaz, katiliz.” (Wang, 2021). Böyle bir bakış açısına sahip olunun bir tanıyı almış olmak insanlar üzerinde ciddi etkilere sebep olabilmektedir. Bu durum ev tutma, iş bulma, çocuk sahibi olmak, evlenmek gibi kişilerin hayatlarının her alanın etkilere sebep olabilmektedir. Şizofreni tanılı bireyler bir tanının ötesinde insandırlar ama bu gerçek kolaylıkla göz ardı edilerek kişilerin hayatlarını zindana çevirmektedir.

Kaynaklar

Avcil, C., Bulut, H., & Sayar, G. H. (2016). Psikiyatrik Hastalıklar ve Damgalama. Üsküdar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2, 175-202.

Doğanavşargil Baysal, G. Ö. (2013). Damgalanma ve Ruh Sağlığı. Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 22(2), 239-251.

Köroğlu, A., & Hocaoğlu, Ç. (2017). Şizofreninin Aile Üzerine Olan Etkisi. Düzce Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi , 7(3), 170-175.

Öztürk, O., & Uluşahin, A. (2008). Ruh Sağılığı ve Bozuklukları I. Ankara : Nobel Tıp Kitabevleri.

Summakoğlu, D., & Ertuğrul, B. (2018). Şizofreni ve Tedavisi. Lectio Scientific Journal of Health and Natural Sciences, 1(2), 43-61.

Türk Dil Kurumu Sözlükleri. (tarih yok). Türk Dil Kurumu Sözlükleri: https://sozluk.gov.tr adresinden alındı

Wang, E. W. (2021). Şizofreni Üzerine. Ankara: Bilgi Yayınevi.

Yıldırım, A., Buzlu, S., Hacıhasanoğlu Aşılar, R., Camcıoğlu, T. H., Erdiman, S., & Ekinci, M. (2014). Şizofreni Hastalarının Ailelerine Uygulanan Aileden Aileye Destek Programının Hastalık Hakkında Bilgi, Aile Yükü ve Öz Yeterlilik Üzerine Etkisi*. Türk Psikiyatri Dergisi, 25(1): 31-7.